Hakkımda

Fotoğrafım
Gülüyorum,ağlamamak için; aslında ağlamayıda beceremezdim. Gülmeyi de beceremiyorum ya,sadece kafamın içinde gülebiliyorum, oradada kahkahalarım gözyaşlarımdan bile daha acı...

18 Kasım 2017 Cumartesi

az insan ol.

Yazmak istediğim her yazının,  insanlar garip, kötü,  kaypak falan filan diye gitmesi,  beni biraz sinir etmiyor değil.  Burdan çıkardığım tek sonuç,   insanlarla problemim olması.
Bazen düşünmüyorda değilim;  acaba sorun ben miyim? Biraz kendimi tutamaz mıyım?  Tutarım ama ne için, kim için? !
Onların kötü olmaları benim suçum olamaz?! Ve ben niye kendimi zehirliyorum ki! Hatalarını yüzlerine neden söylemiyim?  İçimde kalır ve diğer herkes gibi Susup kabul edersem,  ben kendimi yavaş yavaş zehirleyip,  öldürmez miyim?
Yoo, ben onlar gibi;  sahte, yalaka ve kaypak olmayacağım. Yüzlerine gülüp,  arkalarından konuşmak bana göre değil.  Direk yüzüne konuşmak bana göre!
Çıkarlarım uğruna,  yalaka olmayacağım! Onların bencilliklerine,  kötülüklerine destek olmayacağım.
Sen de olma,  olmasan!  Doğru söylesen,  haksızlığa susmasan olmaz mı?  Korkma!
 Tek amacın insanları kullanmak olmasın.  Ne düşünürsen,  ne hissedersin onu yaşa.  Yapma , herkes gibi olma.
Az insan ol, insanlık yap.

20 Ocak 2017 Cuma

Bu bir nokta.

Sevgiye olan açlığımız günden güne büyüyordu.  İnsan ırkı açlıktan yok olacak,  sevgi açlığı!  İçimizdeki hırs,  öfke  ve kötülük gittikçe hepimizi öldürecek..
Sevmeyi, sevilmeyi unuttuk. Güvenmeyi unuttuk.  Güvenilmez olduğumuz için,  güvenemez olduk. Biz insanlık,  bittik...
Ben bıktım.  Sevgiye ihtiyacım var; sevmeye, sevilmeye. Tüm canlılar gibi en büyük ihtiyacımız olan sevgi, artık yok. Kime inansak kazık yedik, kime sarılsak terkedildik.
Bu korkudan dolayı sevemez olduk.  İnsanlar birbirini eşya gibi görmeye başladı.  Kullan at, sıkıldın yenisini al. Hep bir doyumsuzluk,  hep bir daha fazlası.
Ve hep bir benim olsun,  ben arzusu...
Neden diye sormalar;  kendine,  etrafına, dostlara,  ona buna... alınamayan cevaplar,  hiç suçu kendinde aramamalar... hep bir suçlu,  hep bir katil mevcuttu.
İlk suclu kimdi? Adem kötü bir örnek miydi?  Yoksa şeytan mı aklını çelmişti?  Yoksa tüm kabahat  Havva 'nın mıydı?
Neydi? Bu halimize sebep olan neydi? Ben artık sevmek istiyorum,  sevilmek  ve çokça  güvenmek! Değişsin istiyorum dünya ya da yoo olsun.  Ama bir şeyler olsun,  güzel şeyler olsun... ya da yok olsun. Ya da ben gidim, bu diyarı terk edeyim...

15 Ocak 2017 Pazar

bitmeyen, cevapsız sorular ve ben.

Her gün biri ile tanışıyoruz, ayda birkaç kişi,  senede bir sürüsü ile. Kimi teğet geçiyor,  kimi delip geçiyor.  Bir çoğu bizi kandırıyor.  İnsanlar acıtmayı seviyor.  Ben anlamıyorum,  neden böyle yapıyorlar? ! Bir insanı kandırmak,  dugyularla oynamak, hangi dinde hangi inançta var? Sevgi bu kadar ucuz mu? Sevgiyi alet edip kullanmak,  insanlığın neresinde var?
Bu insanlar neden var?!
Her gün o kadar çok soruyla kalıyorumki,  kendimle başbaşa, karanlıkta,  duvara baka baka... biri çıksa cevap verse, cevapsız kalmaktan daha az deliririm vallahi...
İnsan olmaktan utanarak dalıyorum uykuya.  Bir gün uyansam ve hayvan olsam; düşünebilmeden kurtulsam, kendim gibileri bulsam...

13 Ocak 2017 Cuma

İçimi kemiriyor,  türlü türlü düşünceler.  İnsanlar düşüyor,  insanlar susuyor.  Aslında çok konuşuyorlar ama boş konuşuyorlar.
Evet, bir şeyler anlatmak istiyorlar ama esas kişilere anlatmıyorlar.  Söyleyin o zaman ne işe yarıyorlar?
Şikayet ediyor, lanetler yağdırıyorlar ama nereye gidiyor onlar? Alması gereken alıyor mu?
Sonra düşüyorlar ve kendi lanetlerinde boğuluyorlar.
Mücadele mi? Sözde ediyorlar...
Sistemden şikayet edip,  sisteme yenik düşüyorlar.  Avaz avaz bağırırken,  bir sürü susuyorlar.
Evet dostlarım,  tanıdıklar ve birileri;  siz o çobanın sevimsiz koyunlarısınız.  Kabullenmelisiniz.
Sen o  Kıvırcık koyunsun. Ağzında o otu geveliyorsun.
Hakkını araman lazım dostum,  hakkını arayıp ondan sonra konuşman lazım. Susma,  sevmezlerse  sevmesinler seni. Ama sen kendinle çelişme.  Sözünün arkasında dur.
Varsın sevmesinler beni. Ben susmam yine de! Hakkımı kimseye yedirmem!  Kendimi kimseye ezdirmem...
Çanak yalayıcı olma dostum!  Karakterli ol. Kimseyi takip etme,  bırak seni etsinler takip...
Kendin ol, insan ol.

6 Aralık 2014 Cumartesi

Ölümden kaçarcasına ama kaçmak istemezken... ama kaçamayız işte.  Yani kaçmak isteriz ama istemeyiz de.  Ne istediğimizi Bilemeyiz.. hem bilip ne yapacağız... ama işte hep bir şeyler bilme isteği ve istememek. O sırada bir bakmışsın , ölmüşsün.

31 Mart 2014 Pazartesi

aşk, alışkanlık, eksiklik, saçmalık ve daha bir çok şey.

nefessizlik, ya da nefesin kesilmesi.. bağlamıştı bir an da hayata..  ölmek üzereyken anlamak gibi hayatı..
bazen diyorum ki; ölmek üzere olsam da anlasam hayatı.. ki biliyorum o zaman da anlamayacağım.
bazen bir şeyler güzel oluyor.. hani hissediyorsun, seviyorsun falan. sevdiğin için korkuyorsun. sonra garip şeyler oluyor... çok garip...
eksikler dolmaya başlayınca bana bir haller oluyor. saçmalıyorum, gerçekten çok saçmalıyorum.
istediğimiz eksiklerin dolması değil midir oysa?
hep onları dolduracak birini aramaz mıyız? ararız, bulamayız..
ve ben bulurum.
işte o zaman başlar tüm terslikler. Tanrı kulu mutlu olsun ister ama kul korkar mutlu olmaya. alışmamış tabi ki mutluluklara... alışsa kaçar mı aşktan öte tarafa?
kaçmaz tabi.
hayatımızda ki eksiklikler bizde güvensizliğe sebep olur. eksikler dolmaya başlayınca, bu güvensizlik yükselir, yükselir ve bir anda düşüşe geçer. çakılırsın toprağa. anlayacağın iki ucu boklu değnek.
ne yapsak ki bilemedim şimdi?.
tabi bir de işin içinde eksik yaşamak var ve tekrardan alışkanlık var. alışmışız eksikliklere ne gerek var dolu olmasına değil mi? alışkanlıklarımızı değiştirmemek lazım. iyi ya da kötü dursun orada. sonra, sonradan görmeler gibi olup çıkıveriyoruz..
işte ben de böyle bir şeyler oluyor. saçmalıyorum falan. oysa çok iyiydim haa! ama bak yaramadı, huysuzlaştım, rahatsızlaştım falan. ne güzel düşünmeden yaşıyordum.
ve dedim ki, eksik kalsın.

28 Şubat 2014 Cuma

bir kayıtsızlık almış başını gidiyor.

sen arada bir saçmalardın. artık saçmalamaz oldun.
sokağın sonundan, başına gelişini hatırlıyorum, dün gibi aklımda. nereden geliyordun, sonra nereye gittin, benle mi gittin, bensiz mi gittin... bunlar yok, sadece sondan, başa gelişin var aklımda...
zaten hep böyle yarım kalmıştı her şey. ya ben yarım bırakmayı seviyordum ya da hayat bana bunu layık görüyordu. bilinmez. bilinse de fark etmez. sonuç hep aynı.
sonra bir gün aklıma şey geliyor, dur neydi...?
sesin mi? sesin gelmiyor. benden önce sesler siliniyor. kokular hiç hatırlanmıyor.
aaa bu koku, bu kokuyu biliyorum. kimindi ki?
işte böyle siliniyor tek tek.
senle ilgili bir şey hatırlamak istiyorum, minicikte olsa bir şey.. sonra bir bakıyorum, seni bile hatırlamıyorum.
o da kim? öyle biri mi vardı?
varmış, başkalarından öğreniyorum.
oysa ben, kötü şeyleri hatırlarım ama seni hiç hatırlamıyorum.